İşyeri İle Duygusal Bağ Kurmak
Uzun zamandır üzerinde düşündüğüm ve #Profesyonellerkonuşuyor projesinde de İK profesyonellerine sorduğum, cevabını merak ettiğim bir konudur; “İşyeri ile duygusal bağ kurmak.” Hatta birçok insanın dilinde efsaneleşmiş klişe bir söz vardır; “ Özel sektör yarının ne olacağı belli olmaz.” Ancak benim gözlemlediğim; Bu sözü dilinden düşürmeyenlerde dahil olmak üzere birçok çalışan, zoraki veya kendi isteğiyle ayrıldıkları işyerlerinden hep bir burukluk hep bir üzüntü içinde ayrılmışlardır.
Özel sektörde yarının ne getireceğini bilmemiz Türkiye Ekonomisi de göz önüne alındığında gerçekten imkansız. Birisi size çıkıp gözünün üzerinde kaşın var artık seninle çalışamayız diyerek işinize son verebilir. Peki bu psikoloji, işyeri ile duygusal bağ kurmanızın önünde bir engel mi?
Ben bu konuya; insanların karakteristik yapısı, adanmışlık duygusu, kendini ait hissetme, gibi etkenlerin şekil verdiğini düşünüyorum. Çalıştığı şirketten sürekli şikayet eden, çalışma şartlarını beğenmeyen birçok kişinin iş ilişkisi sona ererken ağlaması, nefret ettiğini söylediği insanlarla kucaklaşması, ayrıldıktan sonra şikayet ettiği şirketin sosyal medya hesaplarını takip etmesi, gönderilerini beğenmesi ve paylaşması hatta geri dönme çabası başka nasıl açıklanabilir?
Genel kabul görmüş kanı şudur; “Sen şirket için çalıştığın ve ürettiğin sürece değerlisin. Şirkette senin ücret ve yan haklarını zamanında eksiksiz ödediği sürece değerlidir.” Şirket ile çalışan arasındaki ilişkiyi bu kadar basit şekilde açıklamak mümkünse; İşveren markası çalışmaları, aidiyet duygusu yaratma, motivasyon gibi konulara İK profesyonelleri neden kafa patlatıyor?
Bugün yaşça büyük, emekli olmuş çalışanlar bile eski işyerlerini yüzünde tebessüm ve gururla anlatıyorsa bir duygusal bağın mümkün olmadığından ya da zararlı olduğundan bahsetmek bence mümkün değil.
Geçmişte görev yaptığım şirketlerden çeşitli sebeplerle ayrılmış olabilirim. Ancak arkaya baktığımda bu şirketlerde görev yapmış olmak, beni hem gururlandırır hem de mutlu eder. Çünkü oralarda verilmiş bir emek, yaşanılan hatıralar, kazanılmış dostluklar, edinilmiş bilgi ve birikimler mevcuttur. Hala eski şirketlerimi takip ederim. Piyasada daha iyi yerlere gelmelerini, büyümelerini gururla izlerim. Burada maddi bir menfaatim olmadığı açık olmakla beraber kurulan duygusal bağdan söz etmek mümkün.
Peki işyeri ile duygusal bağ kurmak neden kötüdür ya da ne zaman kötüdür? Bence bu yorumu getirenlerin yaşamış olduğu veya tanıklık ettiği bazı travmalar mevcut. Bu travmalara örnek verecek olursak; Bir sebeple fesih görüşmesi yaptığımız çalışanlardan biri; “ Bu şirkete 12 senedir emek verdim. Yeri geldi evime gitmedim sosyal hayatımdan verdim. Kimseye hakkımı helal etmiyorum” Demişti. Eminim bu tür bir fesih görüşmesine tanıklık etmek istemeyecek birçok İK Profesyoneli vardır. Yine perakendenin önde gelen markalarından birinde İK yöneticisi olarak çalışan bir profesyonelin; “ Bu şirkete uzun yıllar emek verdim. Yeri geldi süt iznimi kullanmadım çocuğumdan feragat ettim. Şimdi bana yeni bir yapılanma sebebiyle artık birlikte çalışamayacağımızın bildirimini yapıyorlar. Yazık verdiğim emeklere ” Şeklinde bir gönderisine şahit oldum.
İki örnekten de çıkarılacak sonuç şu; Eğer işyeri ile aranızda oluşan duygusal bağı kontrol edemezseniz bu size zarar verir. Travma yaşatır. Şimdi bu makalenin başına dönün ve şu sözleri bir kez daha hatırlayın; “Özel sektör yarının ne olacağı belli olmaz.” “ Birisi çıkıp gözünün üzerinde kaşın var artık seninle çalışamayız” diyebilir. Unutmayın! Ne kadar emek verseniz de, işiniz ve şirketiniz için özünüzden verseniz, ailenizi ihmal etseniz de bu şirketin sahibi siz değilsiniz. Belirli bir noktadan sonra olacaklara müdahale edemezsiniz. Dolayısı ile çalıştığınız şirketin yıldızı da olsanız en kötü senaryoya her zaman hazırlıklı olmalısınız. Peki bu psikoloji, çalıştığınız işyeri ile duygusal bağ kurmanızın önünde bir engel mi? Bence değil.