İşte İdeal Yöneticim

10.11.2018 22:20

 

“Çalışanlar şirketlerini değil, yöneticilerini terk eder. “Bu tez, yaklaşık birkaç gün önce bir danışmanlık şirketinde tanıştığım ve şu an bir ilaç şirketinde İnsan Kaynakları Departmanında İşe Alım Sorumlusu olarak görevini sürdüren arkadaşımla yaptığım sohbet ile bir kez daha doğruluğunu kanıtladı.

İlgili Arkadaşım, beş aydır çalıştığı ilaç sektörünün önde gelen gerek ismi, gerek ücret ve sosyal hakları itibari ile bir çok kişinin kariyer rüyalarını süsleyebilecek olan şirkette yöneticisinin, kendisi ve ekip arkadaşları üzerinde kurduğu ve anlattıklarına göre bana kalırsa “terbiyesizlik” olarak adlandırabileceğim anlamsız baskıya artık katlanamayacağını ve çıkmazda olduğunu söylüyordu.

Çalışma odalarından departman yöneticisinden izin almadan ayrılamıyorlarmış. (Tuvalet, yemek, telefon ile konuşma ihtiyaçları dahil.) Sabahları ofise on dakika geç girerlerse yöneticileri neredesin diye açıklama bekliyormuş. Olası bir hatada hata yapan çalışanı diğer çalışma arkadaşları önünde azarlıyormuş. Sabah mailini açtığında yöneticilerinin gece saatlerinde işle ilgili çeşitli raporları aynı günün öğle vakitlerinde hazırlanacak şekilde mailler attığını, bazen özel telefonlarından akşam arayarak evlerine ulaşıp ulaşmadıklarını sorduğuna kadar birçok şeyden bahsetti. O bahsettikçe ne yalan söyleyeyim ben daraldım. İşte bütün bunlar ışığında kendisinin de onayı ile şu an okuduğunuz makale ortaya çıktı tabi bir şartla, şirket ve şahıs isimleri belirtmeksizin.   

Biz Nasıl Bir Yönetici İstiyoruz?

Burada bizden kastım bizim kuşak. Belki çok klişeleşmiş ve hakkında yüzlerce makale yazılmış olmasına rağmen Y kuşağından bahsediyorum. Aslında bizden sonraki nesil olan Z kuşağı da iş dünyasının içine girmeye başlamasına rağmen en büyük çatışma Y kuşağının iş dünyasına girmesi ile başlamış ve hala tam olarak bu çatışma son bulmamıştır.

Y Kuşağının Özellikleri ve Kabullenmediği Noktalar;

·        Abartılmış otoriteye asla boyun eğmeyiz.

·        Mahrem alanlarımıza girilemez, özgürlüğümüze düşkünüz.

·        Farklı görüşlere saygı duyarız ancak kim olursa olsun bu o görüşe biat edeceğimiz anlamına gelmez.

·        Sosyal medya hesaplarını etkin kullanır görüşlerimizi açıkça dile getiririz.

·        Yaratıcıyız ve bu yaratıcılığımızı yaptığımız işte kullanmak isteriz.

·        Bunu gerçekten sevmiyorum ama pek iş sadakatimiz yok. Eğer çalıştığımız şirkette mutlu değilsek; (Ücret ve Yan Haklar, İş Tanımı, Yönetici ile anlaşamama) uzun yıllar işlerin yoluna girmesini bekleyecek sabrımız yok.

·        Adalet bizim için önemli, haksızlığa karşı susamayız.

İşte İdeal Yöneticimiz;

Abartılmış Otorite Değil Rol Model; Elbette ki otorite önemli ve saygı duyarız ancak abartılmış otoriteye boyun eğmemiz söz konusu olamaz. Bu bizi daha verimli ve üretken hale getirmeyeceği gibi yöneticimizle olan ilişkilerimizi de olumsuz etkiler. Bunun yerine bizimle empati kuran, yeri geldiğinde kuralları esnetebilecek ve liderlik vasıfları ön planda olan kendimize örnek alabileceğimiz rol modellerle çalışmak isteriz.

Özgürlüğümüze Saygı Duyulmalı; Bilgisayarımızın, telefonumuzun ya da çalışma masamız ve çekmecelerimizin karıştırılmasından hoşlanmayız. Göz hapsinde tutulmak, sürekli takip edilmek, şirket içinde iletişim kuracağımız kişiler konusunda müdahale edilmesine izin vermeyiz.

Sadece Yönetici Değil Aynı Zamanda Arkadaş; Yönetici sadece belirli bir otoriteyi değil aynı zamanda bir çalışma arkadaşını temsil etmeli yeri geldiğinde iş saatleri dışında da birlikte vakit geçirmeli ve bir sevgi bağı oluşturmalıyız. “Sevmiyorum ama saygı duyuyorum” cümlesinin samimiyetine inanmıyoruz. Sevmediğimiz kişiye saygı duymamız mümkün değil.

Yaratıcılığımızı Kullanmak İsteriz; Hedefler bizim için önemlidir. Üreteceğimiz ve sonlandıracağımız bir projenin içinde olmak isteriz ancak projenin her safhasında müdahale edilmesi hoşumuza gitmez çünkü belirli bir yerden sonra artık bizim projemiz değil farklı bir kimliğe bürünen dayatılmış bir iş olduğuna inanırız.

Koçluk Yapsın İsteriz;

Bize ulaşılacak bir hedef gösterip kenara çekilmesin, bu hedefin belirli safhalarında yeri geldiğinde kendi yaşadığı hayat tecrübelerini aktarsın, yol göstersin. Bize sadece iş hayatında değil sosyal hayatta da ilham versin isteriz. Kısacası bir yaşam koçu olabilir mi? Neden olmasın.

Sonuç olarak;

Y kuşağının iş dünyasına bambaşka bir sonuç getirdiği yadsınamaz bir durum. Ancak bana göre bu klişeleşmiş konu artık kapanmalı. Geleneksel metotlar yerini yaratıcı fikirlere, adına saygı denilen sahte bağ yerine sevgi bağı kurulacak yollar denenmeli. Baskı ve dayatmanın verimlilik üzerinde pozitif etki yaratmadığı tam tersine motivasyonu düşürdüğü ve verimliliği negatif yönde etkilediği görülmelidir. Y kuşağının beklentilerine adapte olabilmekle o kadar çok vakit kaybedildi ki iş dünyasına giriş yapan Z kuşağı şu an konuşulmuyor bile. Bu yazıyı okuyan çeşitli kademelerdeki yöneticiler o kadar işimin arasında bunlarla mı uğraşacağım çocuğum mu?  Kardeşim mi? Bu insanlar benim diye düşünebilir. Evet yönettiğiniz insanlar yeri geldiğinde çocuğunuz, yeri geldiğinde kardeşiniz olmak zorunda. Başarılı, tek bir hedefte, birlik içinde bir adanmışlık duygusunda hareket etmek istiyorsanız yönettiğiniz kişilere yeri geldiğinde ebeveynlik, yeri geldiğinde kardeşlik yaparak sevgi bağını oluşturabilirsiniz. Üzgünüm ama yeni düzen bu.