16.09.2016 10:50
Dünya Standartlarında İşveren Markası Yaratmak Amacıyla Türk Firmalar İçin Fırsatlar
Bu yazının son paragrafında değil ilk paragrafında itiraf ediyorum. İşveren markası üzerine bir yazı hazırlama ricası geldiğinde kabul ettim. ‘İşveren Markası’ terimini son dönemlerde sıkça duymaya başlamam bu konuda bir araştırma yapmam gerekliliğini ortaya koyuyordu ancak ben sürekli erteliyordum. Ancak bu yazıyı yazabilmem için uzun süredir ertelediğim konuyu öncelikle çözmem gerektiği aşikardı.
İşveren Markası:
İşveren markası en basit anlamda “ bir şirketin çalışılabilecek en iyi yer olarak algılanması” anlamına geliyormuş. Aslında bu tür değerler ve projelerden haberdar olmam ve inanmama rağmen bunun işveren markası terimi ile ifade edilmesini yeni öğrendim. Bu terimi neden bilmediğime değilde eğer biraz daha öğrenmeyi ertelemiş olsaydım o zaman üzülürdüm sonuç itibari ile evrende bilgi sonsuz.
Şimdi sizi daha fazla sıkmadan başka bir noktaya taşımak istiyorum. İnsan Kaynakları ve İşveren Markası Uzmanı olarak 14 yıllık tecrübesini merdiyeeker.com.tr adlı sitesinde paylaşan Merdiye EKER yakın zamanda bu konu ile ilgili bir çalışma gerçekleştirerek “ Dünya Standartlarında İşveren Markası Yaratmak Amacıyla, Türk Firmalar İçin Fırsatlar” konulu bir makale hazırlamış. Okurken keyif aldığım, ilginç bulduğum ve kafama takılan birkaç noktayı paylaşıp hem kendisinin hem de konuyla ilgilenen okurların yorumlarını şimdiden beklediğimi belirtmek istiyorum.
Merdiye Hanım makalesinde diyor ki; “ Çoğu şirketler, işveren markasını zaten gelişmiş olan insan kaynakları veya pazarlama fonksiyonuna eklenmiş bir rol olarak görürken; bazı şirketler strateji kurup özel işveren marka fonksiyonlarını geliştirdiler bile..’’
Bu alanı Pazarlama Departmanı içinde mi yoksa İnsan Kaynakları Departmanı içinde mi değerlendirmek daha doğru olur? Birde ülkemizdeki sanayinin yarısından fazlasının KOBİ olduğunu düşünürsek bu alanla ilgili bir departman kurulmasına işvereni ikna etmek oldukça zor. Üstelik kanunda yaptırımı olmasına rağmen mobbing ile mücadelenin önemini bile henüz işverenine anlatamamış yüzlerce İnsan Kaynakları Profesyoneli mevcutken. Son yıllarda ülkemizde özellikle bankacılık sektöründe mutlu çalışanlar yaratmanın önemi anlaşılmış olacak ki mutluluk departmanlarının kurulduğunu duymaya başlamıştık. İşveren Markası departmanlarının oluşturulmasında ya da bu konunun ciddi olarak ele alınmasında bankacılık sektörü diğer sektörlere nazaran daha somut adımlar atıyor diyebilir miyiz?
Merdiye Hanım makalesinde diyor ki; “ Çalışan değer önerisi tekrar değerlendirilmeli; böylece ödüller, tazminat gibi geleneksel kazançlara nazaran 2017 ‘de rağbet gören destekleyici liderler ve ilginç iş kavramı, kariyer ve şahsi gelişim, keyifli iş yeri, arkadaşlık, esneklik gibi daha fazla soyut kazançlarla aynı çizgide kalınmalı. Bunlar önem taşırken, araştırmanın gösterdiğine göre çalışanlar, maddi olmayan kazançlar kuvvetliyse şirketlere kuvvetle muhtemel bağlanacakladır.
Yıllardan beri konuşuruz ve halada konuşmaya devam ediyoruz iş hayatında Y kuşağını. Onları mutlu etmek ve kurumsal aidiyet duygusunu oluşturabilmek için ücret ve yan haklar yeterli değildir. “İnsan ihtiyaçları sınırsız dünya kaynakları sınırlıdır.” Bu söz ekonominin temelini oluşturur. Dolayısı ile şirketler çalışanlarını elde tutabilmek için dolgun ücretler yerine başka şeyler vaad etmeliler. Keyifli bir iş ortamı, esneklik, kariyer olanakları vb. Aldığı ücretten memnun olmadığı halde keyifli bir çalışma ortamına sahip olduğu için ya da kariyerini sürekli geliştirecek fırsatlar kendisine sunulduğu için yıllardır aynı şirkette çalışan kişiler tanıyorum. Eğer bu kişiler farklı konularla motive olmamış olsalardı şu an piyasada çok yüksek düzeyde olan çalışan sirkülasyonunun içinde yer alıyor olacaklardı. Dolayısı ile Merdiye Hanım’ın bahsetmiş olduğu üzere “Çalışanlar, maddi olmayan kazançlar kuvvetliyse şirketlere kuvvetle muhtemel bağlanacakladır.” Tespitine katılıyorum.
Bu nefis makalenin içeriğine aşağıda yer alan bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
https://merdiyeeker.com.tr/2016/08/31/dunya-standartlarinda-isveren-markasi-yaratmak-amaciyla-turk-firmalar-icin-firsatlar/
Merdiye EKER Kimdir?
Özel sektörde 14 yıllık tecrübesiyle İnsan Kaynakları ve İşveren Markası Uzmanı. Ödül sahibi blogger, hizmet döngüsüne karşın, tutarlı bir çalışan deneyimini içine alan ekiplerde, entegre kültüre odaklanarak işveren markalarını geliştirecek liderlere talimatlar ve öngörüler sağlar. Merdiye, firmaların, gelişimlerinde, insan odaklı markaya dikkat ederlerse Türkiye’de cazip ve kalıcı stratejiler elde edeceklerine inanıyor.
Bu yazının son paragrafında değil ilk paragrafında itiraf ediyorum. İşveren markası üzerine bir yazı hazırlama ricası geldiğinde kabul ettim. ‘İşveren Markası’ terimini son dönemlerde sıkça duymaya başlamam bu konuda bir araştırma yapmam gerekliliğini ortaya koyuyordu ancak ben sürekli erteliyordum. Ancak bu yazıyı yazabilmem için uzun süredir ertelediğim konuyu öncelikle çözmem gerektiği aşikardı.
İşveren Markası:
İşveren markası en basit anlamda “ bir şirketin çalışılabilecek en iyi yer olarak algılanması” anlamına geliyormuş. Aslında bu tür değerler ve projelerden haberdar olmam ve inanmama rağmen bunun işveren markası terimi ile ifade edilmesini yeni öğrendim. Bu terimi neden bilmediğime değilde eğer biraz daha öğrenmeyi ertelemiş olsaydım o zaman üzülürdüm sonuç itibari ile evrende bilgi sonsuz.
Şimdi sizi daha fazla sıkmadan başka bir noktaya taşımak istiyorum. İnsan Kaynakları ve İşveren Markası Uzmanı olarak 14 yıllık tecrübesini merdiyeeker.com.tr adlı sitesinde paylaşan Merdiye EKER yakın zamanda bu konu ile ilgili bir çalışma gerçekleştirerek “ Dünya Standartlarında İşveren Markası Yaratmak Amacıyla, Türk Firmalar İçin Fırsatlar” konulu bir makale hazırlamış. Okurken keyif aldığım, ilginç bulduğum ve kafama takılan birkaç noktayı paylaşıp hem kendisinin hem de konuyla ilgilenen okurların yorumlarını şimdiden beklediğimi belirtmek istiyorum.
Merdiye Hanım makalesinde diyor ki; “ Çoğu şirketler, işveren markasını zaten gelişmiş olan insan kaynakları veya pazarlama fonksiyonuna eklenmiş bir rol olarak görürken; bazı şirketler strateji kurup özel işveren marka fonksiyonlarını geliştirdiler bile..’’
Bu alanı Pazarlama Departmanı içinde mi yoksa İnsan Kaynakları Departmanı içinde mi değerlendirmek daha doğru olur? Birde ülkemizdeki sanayinin yarısından fazlasının KOBİ olduğunu düşünürsek bu alanla ilgili bir departman kurulmasına işvereni ikna etmek oldukça zor. Üstelik kanunda yaptırımı olmasına rağmen mobbing ile mücadelenin önemini bile henüz işverenine anlatamamış yüzlerce İnsan Kaynakları Profesyoneli mevcutken. Son yıllarda ülkemizde özellikle bankacılık sektöründe mutlu çalışanlar yaratmanın önemi anlaşılmış olacak ki mutluluk departmanlarının kurulduğunu duymaya başlamıştık. İşveren Markası departmanlarının oluşturulmasında ya da bu konunun ciddi olarak ele alınmasında bankacılık sektörü diğer sektörlere nazaran daha somut adımlar atıyor diyebilir miyiz?
Merdiye Hanım makalesinde diyor ki; “ Çalışan değer önerisi tekrar değerlendirilmeli; böylece ödüller, tazminat gibi geleneksel kazançlara nazaran 2017 ‘de rağbet gören destekleyici liderler ve ilginç iş kavramı, kariyer ve şahsi gelişim, keyifli iş yeri, arkadaşlık, esneklik gibi daha fazla soyut kazançlarla aynı çizgide kalınmalı. Bunlar önem taşırken, araştırmanın gösterdiğine göre çalışanlar, maddi olmayan kazançlar kuvvetliyse şirketlere kuvvetle muhtemel bağlanacakladır.
Yıllardan beri konuşuruz ve halada konuşmaya devam ediyoruz iş hayatında Y kuşağını. Onları mutlu etmek ve kurumsal aidiyet duygusunu oluşturabilmek için ücret ve yan haklar yeterli değildir. “İnsan ihtiyaçları sınırsız dünya kaynakları sınırlıdır.” Bu söz ekonominin temelini oluşturur. Dolayısı ile şirketler çalışanlarını elde tutabilmek için dolgun ücretler yerine başka şeyler vaad etmeliler. Keyifli bir iş ortamı, esneklik, kariyer olanakları vb. Aldığı ücretten memnun olmadığı halde keyifli bir çalışma ortamına sahip olduğu için ya da kariyerini sürekli geliştirecek fırsatlar kendisine sunulduğu için yıllardır aynı şirkette çalışan kişiler tanıyorum. Eğer bu kişiler farklı konularla motive olmamış olsalardı şu an piyasada çok yüksek düzeyde olan çalışan sirkülasyonunun içinde yer alıyor olacaklardı. Dolayısı ile Merdiye Hanım’ın bahsetmiş olduğu üzere “Çalışanlar, maddi olmayan kazançlar kuvvetliyse şirketlere kuvvetle muhtemel bağlanacakladır.” Tespitine katılıyorum.
Bu nefis makalenin içeriğine aşağıda yer alan bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
https://merdiyeeker.com.tr/2016/08/31/dunya-standartlarinda-isveren-markasi-yaratmak-amaciyla-turk-firmalar-icin-firsatl
Merdiye EKER Kimdir?
Özel sektörde 14 yıllık tecrübesiyle İnsan Kaynakları ve İşveren Markası Uzmanı. Ödül sahibi blogger, hizmet döngüsüne karşın, tutarlı bir çalışan deneyimini içine alan ekiplerde, entegre kültüre odaklanarak işveren markalarını geliştirecek liderlere talimatlar ve öngörüler sağlar. Merdiye, firmaların, gelişimlerinde, insan odaklı markaya dikkat ederlerse Türkiye’de cazip ve kalıcı stratejiler elde edeceklerine inanıyor.
Kaynakça:https://merdiyeeker.com.tr/