Blog

İŞVERENE MALİYETİNİZ NE KADAR?

06.10.2015 16:07

 

Vasıfsız işçisinden tutun genel müdüre kadar hepimiz, beden gücü veya zihin gücü harcayarak belli bir ücret karşılığında çeşitli şirketlerde uzun saatler çalışıp evimizden, ailemizden çok şirketimizde, iş arkadaşlarımızla vakit geçiriyoruz. Tabi ki bu işi gönüllülük esasına göre değil, para kazanma amacı ile yapıyoruz. Devletin de bu çalışma karşılığında belirlemiş olduğu asgari ücret adı altında bir tutar var.

Temmuz 2015 ayı itibari ile devlet tarafından belirlenen asgari ücret tutarı brüt 1273,50 TL’dir. Ancak brüt rakamı söyleyince işler biraz karışıyor. Çalışanlar biz o kadar ücret almıyoruz diyorlar. Bu rakam brüt olduğu için almaları mümkün değil. Bu rakamın içinden biraz sonra örnekte de detaylı şekilde açıklayacağım üzere Sigorta Pirimi, İşsizlik, Primi, Damga Vergisi ve Gelir Vergisi gibi tutarlar düştükten sonra elinize geçen net tutar 1000,50 TL civarında bir rakam olacaktır.

Üstteki paragrafta belirttiğim kesintilerin her birinin olmasa da bazılarının bir amacı var. İsterseniz bunlara kısa bir göz atalım;

Sigorta Primi:  Brüt maaşınızın %14’ ü oranında SGK işçi primi adı altında bir kesintiniz olur. Bu sağlık hizmetlerinden yararlanmak ve bundan yıllar sonra emekli olduğunuzda size ödenecek maaş için ilk işe giriş yaptığınız tarihten itibaren ücretinizden kesilmeye başlayacak tutardır.

İşsizlik Primi: Brüt maaşınızın %01’ i oranında İşsizlik primi adı altında bir kesintiniz olur. Bu tutar ilerleyen dönemlerde işsiz kalmasınız durumunda, işsiz kaldığınız süre zarfında size ödenecek maaş için belirli bir fonda biriktirilir. Not: İşsiz kalan her çalışana işsizlik maaşı ödenmez bununda belli başlı esas ve kuralları olmakla birlikte bu esas ve kurallara başka bir makale konusunda değineceğim.

Gelir Vergisi: Artan oranlı bir gelir vergisi tarifemiz olduğu için ilk olarak %15 bunu takiben %20, %27 ve %35 olmak üzere sıralanıyor. Not: Artan oranlı gelir vergisi tarifesinin önemine de başka bir makale konusunda değineceğim. Ancak bu kesintinin çalışan için herhangi bir faydası olmadığını direk devletin kasasına girerek çeşitli kamu hizmetlerinde kullanıldığını belirtmek gerekir.

Damga Vergisi: Birçok işlemde var olduğu gibi asgari ücret kesintileri içinde de maalesef damga vergisi mevut. Brüt maaşınızın binde 7,59' u oranında damga vergisi adı altında bir kesintiniz olur. Bu kesinti de devletin kasasına girer ve kamu hizmetlerinde kullanılır.

Bu noktaya kadar kesilen primlerin oran ve isimlerini ve neden kesildiklerini açıklamaya çalıştım. Şimdi gelin bir de bunu bir örnek üzerinden görelim ve bir çalışanın işverene maliyetini birlikte inceleyelim.

Brütten Nete Maaş Hesaplama

Örnek:  Adı: Mehmet Cem Brüt Ücret: 1273,50

SGK İşçi Primi: 1273,50*0.14= 178,29

İşsizlik Primi:   1273,50*0.01=12.74

G.V Matrahı:  1273.50-(178.29+12,74)= 1082,47

Gelir Vergisi:  1082,47*0,15= 162,37

Damga Vergisi: 1273.50*0,00759= 9,67

Net Ücret: 1273,50-( 178.29+12,74+162,37+9,67)= 910,43

Ödenecek Ücret:  (Net ücret ) 910.43+90.11(Asgari Geçim İndirimi-AGİ) =1000.54 TL

Bir çalışanın brüt maaşından yapılan kesintiler ve sonrasında çalışanın eline geçen ücrete kadar tüm formülü birlikte inceledik. Ancak sanmayın ki işverene maliyetiniz 1273,50 TL ile sınırlı. Bunun dışında işverende sizin için ayrıca devlete %20,5 oranında SGK İşveren Pirimi ve %02 oranında İşveren İşsizlik Primi adı altında prim öder.

Örneğimize devam edecek olursak 1273,50 TL ücret ile çalışan, Mehmet Cem adlı çalışanın Brüt ücretinden Net ücretini hesaplamıştık. Şimdi işverene maliyetini hesaplayalım;

SGK İşveren Primi: 1273,50*0,205= 261.07

İşveren İşsizlik Primi: 1273.50*0,02= 25,47

İşverene Maliyet: 1273.50+261,07+25.47= 1560,04

Dolayısı ile asgari ücretli bir çalışanın, işverene maliyetinin brüt asgari ücret tutarından daha fazla olduğunu bir fiil görmüş olduk. Bu makaleyi yazmama sebep olan etken, seçim dönemine girerken siyasi partilerin beyan ettiği net asgari ücret tutarları oldu. Daha önce  ‘Asgari Ücret 1500 TL  Olur Mu?’ isimli makalemi okuduysanız devletin tüm maliyeti işverenin sırtına yüklemesi durumunda ortaya çıkacak olumsuzluklardan bahsetmiştim. Umarım devlet işverene çeşitli teşvikler sunarak, bu sancılı süreçte elini taşın altına koyar. Bu arada ‘Asgari Ücret 1500 TL Olur Mu?’ isimli makalemi okuma şansınız olmadıysa, okumak için tıklayabilirsiniz. https://link.tl/pvp3

 

 

ÇOK ÇALIŞMAK MI? YOKSA VERİMLİ ÇALIŞMAK MI?

29.09.2015 20:29

 

İş dünyasında kuşkusuz işverenlerin en sevdiği çalışanlar, çok çalışanlardır. İşinin ne olduğu, neye hizmet ettiği, nasıl bir sonuç vereceğinden ziyade bu kişiler sadece çalışmaya endekslenmişlerdir. Yapmakla yükümlü oldukları işleri nasıl daha az zamanda, daha etkin bir şekilde yaparım diye  düşünmeye ya zaman ayırmak akıllarına gelmez ya da düşünmek istemezler. Onlar için amaç sadece çalışmaktır. Belki de verimsiz bir şekilde sürekli çalışarak çevreye işinden başka bir şey düşünmeyen çalışan imajı vererek organizasyon için kendilerinin vazgeçilemez olduğu mesajını vermek istiyor olabilirler.

Buna şirketlerinde henüz performans yönetim sistemi uygulamayan işverenlerinde çanak tuttuğunu söylemeden edemeyeceğim. Çok çalışan imajı vererek, şirket için önemli birkaç spesifik konuda klavye delikanlılığı yapan o çok çalışanlar yok mu, birde onların iş süreçlerine olan katkısı ölçümlense ve gerçekten çalışmalarının şirketin iş süreçlerine olan etkilerini bir fiil gözlemleyebilsek.

Çok Çalışanların Özellikleri

1-      Masaları hiçbir zaman derli toplu değildir. Masada bir yığın evrak vardır.

2-      Genelde 1 ya da 2 tükenmez kaleme sahiptirler bu kalemler onların çalışması için yeterlidir.

3-      Ajanda kullanmazlar. Ya zekidirler gerek duymazlar ya da masa ve bilgisayarın etrafı not kağıtları ile doludur.

4-      Düzgün bir dosyalama sistemi oluşturmadıkları için işlerinin büyük bir bölümünü aramakla ya da hatırlamaya çalışmakla geçirirler.

5-      Yapmakla yükümlü oldukları işler nasıl daha kısa zamanda bitiririm düşüncesi ile hareket etmezler.

6-      Çok yoğun olduklarını söylerler ve işleri hiçbir zaman bitmez.

Verimli Çalışanların Özellikleri 

1-      Masaları derli topludur. İşlenmemiş evraklar bir havuzda bekler ve görüntü kirliliği yaratarak hafızayı yormaz.

2-      Genelde renk renk ve oldukça çeşitli kalemlere sahiptirler. Bu not alma becerilerinin yüksek olduğuna işarettir.

3-      Mutlaka ajanda kullanırlar. Konusuna ve önemine göre işlerini sıralayarak plan oluştururlar.

4-      İş süreçlerinde kendilerine yardımcı olacak evrakları kolay bulacakları bir dosyalama sistemine sahiptirler.

5-      Sorumlu oldukları işleri daha kısa sürede bitirmeye yönelik kafa yorarlar.

6-      Verimli çalışmaları sonucu gün içerisinde kendilerine atıl zaman yaratabilirler.

İşverenlere çok çalışan personel mi? Verimli çalışan personel mi? diye sorsanız büyük bir çoğunluğu çok çalışan personel cevabını verir. İşverenler gün içerisinde atıl zamana sahip çalışan görmek istemez. İşveren için çalışan bir maliyet unsuru olmakla birlikte verimli çalışması sonucu kendisinde beklenen işleri ne kadar kısa sürede bitirirse bitirsin başka işlerle meşgul olmasını ya da meşgul gibi görünmesini ister.

Kişisel Yorumum:

Çok çalışmak mı verimli çalışmak mı konusunu organizasyonlar açısından da ele almak istiyorum.  Bayram haftası tüm çalışanlar bayram tatilinin 9 gün olup olmayacağı konusunun sonucunu bekledi. Sonuç olarak devlet kamu çalışanlarının idari izinli sayılacağını açıklayarak kamuya 9 gün tatil ilan etti. Özel sektör için resmi tatil durumu söz konusu değildi. Buna rağmen birçok şirket tatili 9 güne çıkardı ve kalan tatil olmayan 2 günü çalışanların yıllık iznine mahsup etti. Hem çalışanların yıllık izinlerini kullandırmış oldular hem de servis, yemek, elektrik v.b faturalardan tasarruf etmiş oldular. Birde tatil yapmayıp 2 gün çalışan şirketler vardı. Çalışanlarının yarıdan fazlası yıllık izin kullanmaları sebebiyle olmayan, olan çalışanlarında ne yaptıkları belli olmayan 2 gün. Bunlara ek olarak servis, yemek, elektrik v.b faturaların eklendiği bir maliyet tablosu.

Şimdi birlikte bir kez daha düşünelim. Çok çalışmak mı? yoksa verimli çalışmak mı?

               

 

YILLIK ÜCRETLİ İZİN HAKKINDA BİLİNMEYENLER

26.09.2015 12:27

 

Yıllık Ücretli İzin Nedir?

Çalışanların bir işyerinde ya da aynı işverenin farklı işyerlerinde, deneme süresi dahil en az bir yıllık kıdeme sahip olması sonucu kullanmaya hak kazandıkları ücretli izin olarak tanımlanabilir.

 

Yıllık Ücretli İzin Süreleri

İş Kanununda yer alan yıllık ücretli izin süreleri;

1 ile 5 yıl arasında olanlara ( 5 yıl dahil ) 14 gün

6 ile 15 yıl arasında olanlara 20 gün

15 yıl ve daha fazla olanlara 26 gün yıllık izin verilmektedir.

Ayrıca 18 ve daha küçük yaştaki ve 50 ve daha büyük yaştaki çalışanlara  verilen yıllık ücretli izin günü 20 günden az olamaz.

Yukarıda belirtilen izin süreleri 4857 Sayılı İş Kanununca belirlenmiş asgari yıllık ücretli izin süreleridir. İstenildiği takdirde işverenler iş sözleşmeleri ile yıllık ücretli izin sürelerini uzatabilir.

 

Yıllık Ücretli İzin Hakkında Bilinmeyenler

1-      Resmi tatiller ve hafta tatili günleri yıllık izinden sayılmaz. Örnek: 20.04.2015-27.04.2015 tarihleri arasında ücretli yıllık izin kullanmak isteyen bir kişi 7 gün değil 5 gün izin kullanacaktır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ‘Resmi Tatil’ Pazar günü ise hafta tatili olduğu için yıllık ücretli izin gününden sayılmaz.

2-       Yıllık ücretli izin süreleri tarafların anlaşması durumunda bir bölümü 10 günden az olmamak koşulu ile en fazla 3’e bölünebilir.

3-      Ücretsiz İzin, ücretli izin, dinlenme izni ve raporlar yıllık ücretli izne mahsup edilemez.

4-      Yıllık ücretli izinde oldukları süreyi işyerinin faaliyette bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlar istemeleri ve bunu kanıtlamaları halinde ( Uçak bileti, otel rezervasyonu gibi) işveren 4 güne kadar ücretsiz yol izni vermek zorundadır.

5-      Yıllık ücretli izni hakkından ücreti ödenmesi karşılığında feragat edilemez. Sadece iş sözleşmesinin feshinde feshe konu olan personelin kullanmamış olduğu yıllık ücretli izin hakkı mevcutsa, yıllık ücretli izin hakkının karşılığına denk gelen ücret kendisine ödenir.

6-      Çalışan izne çıkmak istediği tarihi 1 ay önceden bir dilekçe ile işverene bildirmek zorundadır.

 

Kişisel Yorumum

Öncellikle ikinci maddede yer alan konuyu açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Bu maddeye göre tarafların anlaşması durumunda bir bölümü 10 günden az olmamak kaydı ile yıllık ücretli izin en fazla 3’e bölünebilir diyor kanun. Ancak uygulamada durum hiçte böyle değil, ne çalışan ne de işveren sahip oldukları yıllık ücretli izninin hepsini ya da çoğunluğunu bir defada kullanma ya da kullandırtma taraftarı değil. Özellikle çalışanlar yıl içerisinde yaptıkları devamsızlıkların yıllık ücretli izinden sayılmasını talep edebilmekte, böylece yıllık ücretli izin hakkı yıl içerisinde 3’ten fazla parçaya bölünebilmektedir. Kanun yapıcılarının gerek işveren gerekse çalışanı düşünerek, yönetmeliğin bazı maddelerini yeniden düzenlemeleri gerektiğini düşünüyorum.

 

Üçüncü maddede yer alan izinlerin yıllık izne mahsup edilemeyeceği konusuna gelince de, uygulamada ücretsiz izin alıp, yöneticisi aracılığı ile bunu yıllık ücretli izine çeviren çalışanlar var olup, sayısı da oldukça fazladır.

 

Dördüncü madde de yer alan ücretsiz izin verme zorunluluğu uygulamada bir zorunluluk teşkil etmiyor. Yani konu uygulamada tamamen işverenin insiyatifinde kalıyor. Çalışan şehir dışında tatilini geçireceğini ne kadar ispat ederse etsin, işveren haklı olarak çalışanına ihtiyaç duyuyor ise ücretsiz izin kullandırtmıyor.

 

 Beşinci maddede yıllık ücretli izin hakkından hiçbir ücret karşılığında feragat edilemez diyor. Uygulamada ise farklı yollar izlenebiliyor. Örnek verecek olursak, demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren bir şirkette bakımcı olarak çalışan bir tanıdığım 3 yıldır yıllık izin kullanmadığını ve bunun karşılığında yıllık ücretli izin karşılığında hakkettiği parasını aldığını söyleyerek, yıllık ücretli izin kullanmış gibi izin formunu ve yıllık izin defterini imzaladığını söylüyor. Yani herşey kitabına göre işliyor. Neden böyle bir uygulamaya yapıldığını ve kendisinin neden bunu kabul ettiğini sorduğumda ise,  kendisi bu uygulamadan şikayetçi olmadığını çünkü paraya ihtiyacı olduğunu söylüyor. Uygulamanın asıl sebebini ise eksik bakımcı personel ile çalışıyoruz zaten bir de ben izne çıkarsam en ufak bir makine hatasında üretimin saatlerce durması söz konusu olabilir diyerek durumu özetliyor.

 

Yıllık ücretli izin hakkı, çalışanların yıl içerisinde ücretli tatil yaparak dinlenmeleri amacı ile oluşturulmuş bir uygulama olmasına rağmen yukarıdaki örnek ya da örneklerden anlaşılacağı üzere uygulamada gerek çalışan, gerekse işveren aleyhine bir takım yanlışlar olduğunu düşünerek uygulamanın kanun yapıcıları tarafından yeniden düzenlenmesi gerektiği görüşünü savunuyorum.

 

Kaynakça: https://www.gsghukuk.com

 

MOBBİNG NEDİR? MOBBİNGE UĞRADIĞINIZI NASIL ANLARSINIZ?

22.09.2015 20:28

 

Son dönemlerde sıklıkla duymaya başladığımız konulardan birisi Mobbing. Henüz ülkemizde yeni yeni ne olduğunu anlamaya başladığımız ve son dönemlerde işveren ile çalışan arasındaki davalara sıklıkla konu olmaya başlayan bir terim. Peki mobbing nedir? Mobbinge uğradığınızı nasıl anlarsınız?

Mobbing Nedir?

İlk olarak Avustralyalı bilim adamı Konrad Lorenz mobbing terimini, hayvanların bir yabancıyı veya avlanmakta olan bir düşmanı kaçırmak için yaptıkları davranışları tanımlamak için kullanmıştır. İsveçli bir bilim adamı olan Peter-Paul Heinemann ise çocuklarda zorbalık içeren davranışlar konulu bir araştırmasında mobbing teriminin, kurbanı intihara kadar götürebilen bir davranış olduğunu öne sürmüştür. 1980’li yıllara geldiğimizde ise Dr. Leymann mobbing terimini iş dünyası içerisinde şu sözlerle kullanmış;  Mobbing, işyerindeki yetişkinler arasında gerçekleşen zorbaca davranışlar, psikolojik bir terör, duygusal bir saldırı ve bir kişiyi ima, alay, küçük düşürme gibi yöntemlerle onu işten ayrılmaya zorlaması olarak tanımlamış. Bana kalırsa Leymann 1980’li yıllarda geleceği görerek günümüzde iş dünyası içerisinde sıklıkla karşılamaya başladığımız mobbing terimini çok güzel bir şekilde tanımlamış.

Kimler Mobbinge Uğrar?

Bir kişi veya grubu hedef göstererek bunlar mobbinge uğrar gibi bir tanımlama yapamayız. Organizasyon içerisindeki herkes birer mobbing mağduru olabilir. Ancak aşağıda belirteceğim özelliklere sahip olan kişilerin mobbinge uğrama olasılıkları daha fazladır.

1-      İyi eğitim almış bir çalışan

2-      İşinde çok başarılı olan bir çalışan

3-      Organizasyon içerisindeki en genç çalışan

4-      Organiazasyon içerisindeki yaşı ilerlemiş bir çalışan

5-      Tamamı kadınlardan oluşan bir organizasyon içerisindeki tek erkek çalışan ya da tamamı erkek çalışanlardan oluşan bir organizasyon içerisindeki tek kadın çalışan

6-      İşe yeni başlayan bir çalışan

Mobbinge Uğradığınızı Nasıl Anlarsınız?

1-      Mesleki yeterliliğiniz sorgulanmaya başladıysa

2-      Size güvenilmediğini hissetmeye başlıyorsanız

3-      Kasten ve bilinçli olarak çok kısa süreler içerisinde bitirilemeyecek işler alıyorsanız

4-      Sizden bilgi saklandığının farkına vardıysanız

5-      Belirli bir grup ya da topluluk içerisine davet edilmiyor ve dışlanıyorsanız

6-      Yetkileriniz azaltılarak, başkalarına devrediliyorsa

Yukarıdaki maddeler içerisinde sıklıkla yaşananları aşağıdaki örneklerde yer almaktadır.

1-      Departman içerisinde herkes tarafından bilinen ve uygulanmak üzere alınan bir karar sizden saklanıyor ve herkesle birlikte öğreniyorsanız

2-      Şirket içerisinde alınan kararlar herkese toplu mail olarak bildiriliyor ancak mailde siz yer almıyorsanız

3-      Departman içerisinde yapılan toplantı veya organizasyonel bir etkinliğe davet edilmiyorsanız

4-      Yaptığınız bir hata sonucu yöneticiniz, pozisyonunuzu veya mesleki bilgilerinizi sorgulayıcı bir tavır takınıyorsa

5-      Yöneticiniz yapılması gereken bir işi ekibe bölüştürmek yerine, sadece sizin yapmanız üzere kısa süre içerisinde teslim edilmesin istiyorsa,

Muhtemelen mobbinge uğruyorsunuz demektir.

                Sonuç olarak mobbing terimi henüz ülkemizde yeni yeni gündeme gelmeye başlayan, iş davalarına ise son dönemlerde sıklıkla konu olan bir terim olmasına rağmen oldukça önemli ve ilerleyen dönemlerde de önemi katlanarak artacak bir konu olacağa benziyor. İlerleyen dönemlerde iş hukuku profesyonellerine şimdiden daha fazla ihtiyaç duyulacağını düşünmekteyim.

 

Kaynakça:  www.iskanunu.com 

                Etkili İletişim Teknikleri- Murat Yayınları

HEDEF BELİRLEME VE KARİYER PLANLAMA

18.09.2015 19:37

Birçoğumuz eğitim hayatımız boyunca birçok hayal kurar sevdiğimiz veya eğitimini aldığımız mesleğin en iyileri olmayı isteriz ve genellikle de istemekle kalırız. Bunun sebebi,  eğitim hayatı bittikten sonra ekonomik şartların omuzlarımıza bir yük olarak binmesi, bizim ideallerimizden vazgeçmemize sebep olan en büyük ve en önemli etkendir.  Dolayısı ile mezun olduktan sonra kafamızdaki tek düşünce,  idealimizdeki iş olmasa da bir an önce bir iş bularak ekonomik özgürlüğümüzü kazanmaktır. Kimileri şanslıdır seveceği kariyerini onun üzerine inşa edeceği bir meslek kazanmıştır, kimileri şanssızdır bir ömür devlet memuru gibi oflaya puflaya, ayakları geri geri giderek işe gider. Eğer siz ikinci kısımda kalan yani sevmediğiniz işi yapan kişilerseniz size tek tavsiyem ilgi duyduğunuz, hayalini kurduğunuz iş için arayışlara başlamanız olacaktır.

Hedeflerinizi Belirleyin, Kariyeriniz Zirveye Çıksın

Mezun oldunuz ve ideallerinizdeki işe ilk adımınızı attınız ya da ekonomik koşullar sebebiyle ideallerinizden vazgeçmek zorunda kalıp, karşınıza çıkan ilk fırsatı değerlendirerek bir işe başladınız ve birazda şansınızın yardımı ile yapmaktan keyif aldığınız, gurur duyduğunuz bir işe sahip oldunuz ve bir karar aldınız. Tüm kariyerinizi bu meslek üzerine inşa edip bu mesleğin zirvesine çıkmak istiyorsunuz. Peki ama nerden, nasıl başlayacaksınız?

1-)  Eğer eğitimini aldığınız alanla ilgili kariyerinize başlıyorsanız çok şanslısınız almış olduğunuz teorik eğitimi iş hayatınızın ilk basamağında uygulayarak özümseme fırsatını yakalamış bulunuyorsunuz. Ancak eğitimini aldığınız alanın dışında farklı bir alanda kariyerinizi inşa etmeye karar verdiyseniz yapacağınız ilk iş bu alanla ilgili düzenlenen eğitim programlarına katılarak teorik bilgiyi edinmeniz olacaktır. Zira sizi iş hayatında kimse karşına oturtup sabahtan akşama kadar işin mantığını anlatmaya kalkmayacaktır o an için yapılması gereken işler var ve siz onu yapmakla mükellefsiniz. Gösterildiği gibi ve çoğu zamanda mantığını anlamadan, bu işin mantığını çözmek için mümkünse MEB onaylı bir eğitim programına başvurun.

2-) İşiniz ile ilgili veya profesyonel iş hayatında size artı değer katacak seminer programlarına mutlaka katılmaya çalışın, örnek vermek gerekirse Zaman Yönetimi, Takım Çalışması, Problem Çözme gibi.

3-)  Şirketinizden, işinizden, ücretinizden ne kadar memnun olursanız olun kariyer sitelerinden mesleğinizle ilgili ilanları mutlaka takip edin. Sizin pozisyonunuzdan veya hedeflediğiniz ideallerinizdeki pozisyondan hangi yetkinlikler bekleniyor inceleyin,  bu kariyer planlamanızı yapmanızda size yardımcı olacaktır.

4-) Globalleşen dünya ile birlikte ülkeler arasındaki sınırlar kalkmış olup ticaret hacminin genişlemesi ile birlikte yabancı dil daha fazla önem kazanmıştır. Dünyanın iletişimde kullanmış olduğu ortak dil olan İngilizce’ yi hangi mesleğe sahip olursak olalım hepimizin iyi seviyede biliyor olması gerekli. Eğer yabancı dil sorununuz varsa bu sorunu çözmeden ideallerinizdeki pozisyona giden yolda üst basamaklara tırmanmanın çok zor olduğunu söylemek isterim. Bunun için en kısa sürede bir dil kursuna mümkünse yaz tatillerinde kısa süreli yurt dışı tatilleri ayarlamanızı öneririm.

5-) En önemli nokta ilk iş döneminizde ücret pazarlığı yapmamanızdır. iş hayatınızdaki ilk 3 yıl çok önemli gelişeceğiniz, pişeceğiniz, kariyerinize artı değerler katacağınız ve çıraklık dönemini atlatmak için beklemeniz gereken 3 sene. Zira iş hayatındaki ilk yöneticim bir şirkette en fazla 3 yıl ya da 5 yıl çalışırım. Ben bunu kendime ilke edindim dediğinde ne demek istediğini anlayamamıştım. Ama insan profesyonelleşmeye başlayınca bazı şeyleri daha iyi anlıyor. Siz sıfırdan işe başladığınız, özveriyle sevdiğiniz iş üzerine kariyerinizi inşa etmeye başladınız ve gelişiyorsunuz, ancak iş hayatındaki çevreniz buna duyarsız kalıyor ve gelişmeniz adına çeşitli aksiyonlar alınmıyorsa motivasyonunuz bozuluyor. Hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. İşte  tamda bu noktada ayrılık vaktinin gelmiş olduğunu anlamanız gerekli çünkü gelişiminiz durdu, hedefleriniz tutmadı, artık başka bir noktada mesleğinizin daha üst pozisyonlarında arayışa geçmeniz gerekli. İş hayatındaki ilk yılınız şirket kültürüne, ortama alışmakla, ikinci yılınız kendinizi kabullendirmek ve sistem kurmakla, son ve üçüncü yılınız farklı beklentilere girmekle geçiyor ve bu üçüncü yılda beklentileriniz gerçekleşmiyorsa daha fazla beklemeye gerek kalmadan kariyerinize başka noktadan devam etmeniz gerekiyor. Bu konuda çekimser kalmanıza gerek yok ideallerinizdeki pozisyona ulaşmak için 3 yıl gayet iyi bir tecrübe olmakla birlikte 3 yıl boyunca kendinize yaptığınız yatırımlarında karşılığını da alma vakti gelmiş bulunuyor. 

STAJINIZI ÇÖPE ATMAYIN

15.09.2015 20:49

Staj Nedir?

Staj: eğitim kurumlarında almış olduğunuz teorik bilgiyi pratiğe dönüştürmek için alanınıza uygun bir şirkette çalışmanız gereken belirli bir süre olarak tanımlanabilir. Bu süre zarfında şirketlerin size ücret ödemek gibi bir yükümlülüğü olmamakla birlikte sigortanız eğitim gördüğünüz kurum tarafından ödenir. Böylece siz şirketler açısından sıfır maliyetli bir çalışan anlamına gelirsiniz.

 

Stajın Önemi

Birçok öğrenci arkadaşım staj konusunu ciddiye almıyor. Bir zamanlar benimde almadığım gibi. Böylece staj konusunu son dakikaya bırakarak, kendi alanları ya da farklı bir sektörde faaliyet gösteren bir şirkette veya alakasız bir departmanda sadece okuldan mezun olabilmek için yapmaları gereken stajı, mesleki olarak kendilerine bir şey katmadan geçiriyorlar. Aslında onlara da hak vermek gerekiyor. Vizeler, Finaller derken göz açıp kapayana kadar staj zamanı gelmiş oluyor. Bazı öğrenci arkadaşlarım ise çok daha rahat. Onlar staj yapma gayretine hiç girmiyorlar. Herhangi bir şirkete gidip staj dosyasını imzalatıp okula teslim ediyorlar. Stajlarını çöpe attıklarının farkında olmadan!

Öğrenci arkadaşlarım iş hayatından uzak oldukları için okudukları bölümü bitirdiklerinde, ülkenin en önemli şirketlerinin onları beklediğini düşünüyor olabilirler. Ancak durum hiçte öyle değil. Eğer tecrübeniz yoksa ki yeni mezun oldunuz için yok. Size sunulan staj imkanını da kullanmayıp, stajınızı çöpe attıysanız uzun bir dönemi iş arayarak geçirebilirsiniz.

Mezun olduktan sonra başvuracağınız şirketlere iş tecrübeleriniz olarak staj yaptığınız şirketi ve başta yöneticiniz olmak üzere oradaki çalışanları referans gösterebilirsiniz. Ya da staj yaptığınız şirkete iş başvurusunda bulunabilirsiniz. Sizi işe alması en yüksek şirket yeni bir mezun olarak staj yaptığınız şirket olacaktır. Belki de staj yaptığınız şirketin bağlantıları sayesinde başka bir şirkette işe başlama şansınız olacak.

Stajyerlerle Tavsiyeler

Staja başlamadan önce, gerek danışman öğretmeniniz gerekse çevreniz tarafından bir takım tavsiye adı altında yanlışlar size aktarılıyor. Bu sebeple bende bu tabuları yıkmak amacı ile stajyerlere tavsiyeler adı altında bir takım noktalara değineceğim.

1-      Staj yaptığınız süreyi dikkate alın, bu süre zarfında size belirtilen mesai saatlerine uyun ve kesinlikle geç kalmamaya çalışın.

2-      Sürekli sorun, araştırın ve konuşun. Karşınızdaki kişiler işe aç olduğunuzun farkına varsın.

3-      İş ayırt etmeksizin size gösterilen her işi yapın. Sağlam iş ilişkileri ve dostluklar kazanmaya çalışın

4-      Tertip ve düzen önemli. Bu noktada şirketin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun, kurumsal kimliğinizi bozmayacak kıyafetleri tercih edin.

5-      Özellikle danışman öğretmenlerin, kimseye çay taşımayın. Siz çaycı değilsiniz stajyersiniz gibi bir takım nasihatları varmış. Ben buna katılmıyorum tabi ki çaycı değilsiniz ama kendinizi bir şirkete kabul ettirmek, iyi bir izlenim bırakmak için ara sıra bir çay sürprizi hatta yanında atıştırmalık bir şeyler ikram etmeniz ilerde çok işinize yarayabilir.

6-      Bizim öğrencilik zamanımızda bir laf vardı ‘bütün staj zamanı boyunca fotokopi çekmek’ diye. Fotokopi çekmek, iş hayatının içinde olmazsa olmaz bir şey. Bu nedenle ben fotokopi çekmem benim işim değil diye saplantılara girmeyin. Bugün üst düzey yöneticiler bile iş akışlarının bir parçası olarak fotokopi çekmek zorunda kalıyor.

Sonuç olarak, bu makale ile stajınızı çöpe atmamanız için stajın önemine değinmeye çalıştım. Mezun olduktan sonra sizi bekleyen zor hayat koşulları ile baş edebilmeniz için iş dünyasına bir yerden başlamanız gerekecek. Bu ilk adım çöpe atmadığınız ve doğru kullandığınız takdirde staj olabilir.

PERSONEL ÖZLÜK DOSYASI NEDEN ÖNEMLİ?

11.09.2015 20:40

Defalarca mülakata girip sonunda kabul edildiğiniz işe başlamak için işveren sizden bir takım evraklar yaptırmanızı ister. Peki işveren bu evrakları neden alıyor? Ne yapacak?  Hiç düşündünüz mü?

Aslında işvereni personel özlük dosyası oluşturup tutmaya zorunlu kılan, insan kaynakları yönetiminde esas alınan 4857 Sayılı İş Kanunu olmaktadır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun personel özlük dosyası oluşturulması ile alakalı 75. Maddesi aşağıdaki gibidir.

Madde 75 - İşveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır. İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.

Personel Özlük Dosyasına Hangi Evraklar Bulunur

Personel Özlük Dosyası içerisinde;

1-      Kimlik Fotokopisi

2-      İş Sözleşmesi

3-      Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi

4-      Sabıka Kaydı

5-      İkametgah Belgesi

6-      Öğrenim Diploması

7-      Eğitim Sertifikaları

8-      Fotoğraf

9-      İş Başvuru Formu,

10-   Personele imzalatılan yönetmelik ve tutanak ve ihtarlar

11-   AGİ Formu

12-   Sağlık Raporu

13-   Personel İletişim Formu

Gibi evraklar bulunur.

Yukarıda belirttiğim belgeler insan kaynakları yönetiminde işverenin elini kuvvetlendiren belgeler olması sebebiyle personel özlük dosyasının tutulması tamamen işverenin lehine olan bir durumdur.

Örnek1: Devamsızlık sebebiyle iş akdinin feshedilmesine karar verilen bir personel için kanunen ikamet adresine iş akdinin feshedileceğine dair ihtar gönderilmesi gerekmektedir. İhtarı göndermek için gerekli olan personel adres için ise personel özlük doyasında yer alan ikametgah belgesinden yararlanılabilir.

Örnek2: İşe başlayan personelin Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nin yapılabilmesi için nüfus cüzdannı fotokopisi ve ikametgah belgesine ihtiyaç duyulur.

Yukarıdaki saydığım örnekler çoğaltılabilir. Personel özlük dosyası insan kaynakları yönetiminde işverenin elini kuvvetlendirmektedir. İşveren, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 75. maddesinde belirtilen personel özlük dosyasını tutmadığı takdirde idari para cezaları ile karşı karşıya kalabilir. 4857 Sayılı İş Kanunu’nda idari para cezaları ile ilgili yer alan 104. Madde aşağıdaki gibidir.

Madde 104 - Bu Kanunun 63. maddesinde ve bu maddede belirtilen yönetmelikte belirlenen çalışma sürelerine aykırı olarak işçilerini çalıştıran veya 68. maddesindeki ara dinlenmelerini bu maddeye göre uygulamayan veya işçileri 69. maddesine aykırı olarak geceleri 7,5 saatten fazla çalıştıran; gece ve gündüz postalarını değiştirmeyen, 71. maddesi hükmüne aykırı hareket eden, 72.maddesi hükümlerine aykırı olarak bu maddede belirtilen yerlerde 18 yaşını doldurmamış erkek çocukları,  gençleri ve her yaştaki kadınları çalıştıran, 73. maddesine aykırı olarak çocuk ve genç işçileri gece çalıştıran veya aynı maddede anılan yönetmelik hükümlerine aykırı hareket eden 74. maddesindeki hükme aykırı olarak doğumdan önceki ve sonraki sürelerde gebe veya doğum yapmış kadınları çalıştıran veya ücretsiz izin vermeyen, 75. maddesindeki işçi özlük dosyalarını düzenlemeyen, 76. maddesinde belirtilen yönetmelik hükümlerine uymayan işveren veya işveren vekiline 1200 Türk Lirası idari para cezası verilir. 64. ve 65. maddede öngörülen hükümlere aykırı davranan işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için 220 Türk Lirası idari para cezası verilir. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlere aykırılık

 

 

 

 

TEKNOLOJİNİN İŞ DÜNYASINA ETKİSİ

04.09.2015 20:39

 

Herhalde hiç birimiz teknolojinin hızla gelişip akıl almaz boyutlara ulaşarak yaşamımızı bir hayli kolaylaştırdığını inkar edemeyiz. Kimilerine göre teknolojinin bu kadar gelişip insan hayatının odağına yerleşmesi olumlu kabul görürken, eski kuşak kişilerin özellikle içerisinde yer aldığı, başka bir kesim ise teknolojinin hayatımızın her alanına bu kadar girmesini olumlu bulmuyor.  Aslına bakarsanız bende her şeyin fazlası zarar mantığı ile hareket ederek, teknoloji tutkumuza bir yerde dur diyebilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Teknoloji; yaşamımızı kolaylaştırıyor, zaman tasarrufu yapmamıza olanak sağlıyor, maliyet avantajı bile sağlıyor. Bunula birlikte çevremizle olan ikili ilişkilerimizin bozulmasına sebep olabiliyor, hareket kabiliyetimizi kullanmamızı en aza indirgemekle birlikte buna bağlı rahatsızlıklarımızın ortaya çıkmasına sebep oluyor. Zaman tasarrufu sağladığı gibi zaman kaybına da yol açıyor.

Sanayi devrimi ile birlikte endüstride, insan gücünün yerini makinalara bırakmaya başlamasıyla birlikte bugün günümüze kadar gelen teknolojinin belki de ilk adımları atılıyordu. Teknoloji bu kadar gelişmeden önce acaba iş dünyası nasıl hareket ediyordu. Çalışanlar açısından veya işverenler açısından hiç düşündünüz mü ?

 İnsan Kaynakları Departmanında çalıştığım mesai arkadaşım ile teknoloji üzerine konuşurken bundan yaklaşık 10-15 yıl önce teknolojinin durumu ve bugün iş dünyası için ne kadar önemli olduğunu aynı zamanda tehlikeli bir duruma geldiğini bir fiil anladım. Birkaç örnek vermek gerekirse bundan  10-15 yıl önce sigorta işe giriş bildirgesi yapmak için bu bildirgeyi elle düzenleyip, SGK’ ya erken saatlerde gidip sıra alarak ilgili memura verip gerekli işlemi yapmasını beklemek gerekiyormuş. Ve tabi aynı şekilde sigortalı işten ayrılış bildirgesi içinde. Böylece bir aylık mesailerinin yarısı SGK ‘da geçermiş. Nasıl bir zaman israfı değil mi, İş dünyası bugün e-posta uygulaması sayesinde en önemli konuları bile dakikalar içerisinde birbiri ile iletişime geçerek çözüyorken, yıllar önce günlerce mektup beklerlermiş.  İşlerin hızlı çözülmesi, zaman israfının önlenmesi, şirketlerin çalışanlarını daha verimli kullanabilecek zamana sahip olmaları gibi birtakım avantajlar getirmişse de teknoloji birde bardağın diğer tarafı var.

Teknolojinin getirdiği avantajlar olduğu gibi birçok dezavantajı da var. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte özellikle beyaz yakalı ofis personelleri mesai saatlerinin nerdeyse tümünü masalarından kalkmadan geçirerek işlerini halledebiliyorlar. Belirli bir zaman sonra bu hareketsizlik çeşitli rahatsızlıklara yol açabiliyor. Ya da ellerinin altında internet gibi bir nimete sahip oldukları için, atıl zamanlarını internette geçirmeleri mümkün olabiliyor.  İş dünyasındaki sirkülasyonun sebebini hiç merak ettiniz mi? Onun sebebi de teknoloji.  İnsanlar bugün mevcut işlerinden memnun değillerse herhangi bir zaman ayırmadan gerek evlerinden, gerekse işyerlerinden teknolojinin önümüze getirdiği kariyer portalları sayesinde iş başvuruları yaparak kolayca iş değiştirebiliyorlar. Bu da bence günümüzün en önemli sorunlarından biri olan kurumsal aidiyet sorununu açık bir şekilde anlatıyor.

Sonuç olarak teknoloji iş dünyasında olumlu ya da olumsuz tartışılamayacak derecede etkili. İlerleyen dönemlerde de etkili olmaya devam edecek. Neden, nasıl, ama diye tartışmak yerine fazlada ipin ucunu kaçırmadan teknolojiye uyum sağlamaya çalışmalıyız.     

 

CV HAZIRLARKEN YAPILAN BEŞ ÖLÜMCÜL HATA

01.09.2015 19:46

CV; bizi tanıtan, kendimiz hakkında karşımızdakine detaylı bilgi veren bir özgeçmiş olarak tanımlanabilir. İşverenler işe alacakları personelleri görüşmeye çağırmadan önce cv’ lerini incelerler. Amaç görüşmeye çağırılacak kişilerin aranan niteliklere uygun olup olmadığını ölçmek ve buna bağlı olarak potansiyel adayları mülakata davet etmektir.  Dolayısı ile işi almayı bırakın, iş görüşmesine davet alabilmek için bile kusursuza yakın bir cv’ ye sahip olmanız gerekiyor.

 

 

Bu Beş Ölümcül Hatayı Yapmayın

Sahip olduğunuz nitelikler, talep edilen niteliklerle ne kadar örtüşürse örtüşsün cv hazırlama sanatını bilmiyorsanız görüşme davetini almanız oldukça zor. Sanat dediğime bakmayın çok kolay bir kaç noktadan bahsedeceğim. Cv hazırlarken yapılan, benim beş ölümcül hata olarak nitelendirdiğim noktalar şunlar ;

 

1-      Cv’ nize koyacağınız resim sizi daha önce görmemiş, tanımamış birisi olarak ilk izlenimi verecek noktadır. Bu bölüme arkadaşlarınızla çektirdiğiniz topluluk resimlerini ya da özel resimlerinizi koymayın.  İlk hefediniz,  Cv’ nizi inceleyen ve sizi görüşmeye çağıracak olan mülakatçıyı etkilemektir.  Bu nedenle bu alanda daha kurumsal ve ciddiyet içeren bir resim koymanız şansınızı bir hayli arttıracaktır.

2-      İletişim bilgileriniz bölümünde açık adresinizi net ve anlaşılır olarak belirtmeniz çok önemli. Şirketler sizi görüşmeye çağırmadan önce ulaşım açısından uygunluğunuzu denetlemek isteyecektir. Eğer adres bölümünüz boş veya eksik bilgiler içeriyorsa mülakatçı bu cv ile fazla vakit geçirmeden diğer cv’leri incelemeye yönelecektir.

3-      Cv ‘de kendiniz ile ilgili bilgileri abartmadan olduğu gibi ancak etkileyici bir dille yazmanız önemli. Birbiriyle çelişen ifadeler kullanırsanız cv elenebilir veya en kötü ihtimalle mülakatta çözülürsünüz.

4-      Neredeyse hobiler kısmına birçok aday; sinemaya gitmek, kitap okumak gibi şeyler yazıyor bu da cv’nizin diğer cv’lerden farklı kılmıyor. Bu noktada sizi farklı kılacak hobiler edinmeye çalışın. Kesinlikle hiç bir tecrübeniz, bilginiz olmadığı bir alanı hobi olarak cv’ nize yazmayın.

5-      Referanslar kısmı oldukça önemli olmasına rağmen hala bu kısmı eksik bırakan veya ‘istenildiği takdirde verilecektir’  gibi ibareler koyanlar var. Koymayın.  İK’ cılar biraz egosittir. Kendilerinden bir pozisyonun doldurulması istenmiş ve en kısa sürede o pozisyonu doldurmaya çalışmakta olup zamanları kısıtlıdır. Sizden referans isteyecek referans kontrolü yapıp sonuçlanıncaya kadar geçecek süre yerine başka adaylara yönelebilirler.

 

Cv hazırlarken yukarıda belirttiğim temel beş noktaya dikkat ederseniz yetkinlik ve nitelikleriniz işverenin talepleriyle örtüştüğü takdirde, mülakata çağırılmak üzere mutlaka bir randevu talebi alacaksınız.

ELGİNKAN VAKFININ EĞİTİME DESTEKLERİ

28.08.2015 22:53

Günümüz koşullarında belirlediğimiz hedefe ulaşmak için kariyer planlaması yaparken ihtiyacımız olan en önemli noktalardan biri olan hırs ve azim dışında, kendimizi donatmak üzere ihtiyacımız olan eğitimlere katılmak için bir takım maddi olanaklarda da ihtiyacımız var.

Okulunuzu yeni bitirdiyseniz veya çalışıyor ama kazandığım para ile kıt kanaat geçiniyorum. Eğitim için bütçe ayırmam imkansız diyorsanız, yapmanız gereken ücretsiz eğitim ve seminer veren kurum ve kuruluşları araştırmak olacaktır. Uzun araştırmalarım sonucunda keşfettiğim ‘ Elginkan Vakfı’ neredeyse her meslek üzerine çeşitli seminer ve MEB onaylı kurslar açan bir vakıf olmakla birlikte Bolu, Manisa ve İzmit’ te Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezleri bulunmaktadır. İzmit’ teki eğitim merkezinin daha yakın olması sebebiyle başta kendim olmak üzere İstanbul’dan birçok ziyaretçiyi ağırlıyor kurum. Hatta katılmış olduğum bir eğitim sırasında eğitmen;  ‘ İstanbul’dan gelenlerin ellerini görebilir miyim, şimdi size bir sorum var bu sıcak havada o kadar yoldan buraya nasıl geliyorsunuz? ‘ diye bir soru sormuştu.  Aslında sorunun cevabı çok basitti. Birçok kişi hedeflerine ulaşmak, kariyer planlamasını tamamlamak üzere oradaydı.  Ama kimse bunu dile getirmedi.

Birazda eğitimlere nasıl katılabileceğiniz konusuna değinmek istiyorum. Öncelikle hangi ildeki eğitim merkezine katılacaksanız ilgili web adresine girip bir profil oluşturuyorsunuz. Seminerler ve kurslar aylık olarak yayınlanıyor. Mesela eylül ayı programı, Ağustos ayının son haftası gibi yayınlanır. Yayınlanan programdan istediğiniz eğitime başvuru yapabiliyorsunuz. Başvurduğunuz eğitimin durumu onaylanırsa eğitime katılma hakkını elde ediyorsunuz. Eğitime katılamayacaksanız en geç 1 gün kala başvurunuzu yine sitemden iptal etmeniz gerekiyor. Katılmayacağınız bir eğitimin iptal işlemini yapmazsanız 6 ay ceza alıyorsunuz ve bu sürede hiçbir eğitime katılamıyorsunuz.

Eğitim başlamadan önce Elginkan Vakfı’nın hazırlamış olduğu yaklaşık 10-15 dakikalık bir tanıtım filmi gösterime giriyor. Gerçekten kurucularını takdir ettiğim ve saygıyla andığım bu vakıf, gençleri iş hayatına hazırlamak üzere verdiği eğitimler, öğrencilere vermiş olduğu karşılıksız burslar ile ülkenin örnek gösterilecek vakıfların biri olarak bu ülkenin vatandaşlarının hizmetine sunulmuş. Deneyimli eğitmen kadrosunun yanı sıra seminer bitiminin hemen ardından katılım belgenizi alabiliyorsunuz. Dileğim bu ve buna benzer birçok vakfı, ülkenin daha fazla noktasında görebilmek. 

<< 2 | 3 | 4 | 5 | 6 >>